Türkçe dersindeyiz. Bir şiirimiz var ve ben şiiri defterlerine yazmalarını istedim. Yazarken, kıtalar arasında bir satır boşluk bırakmalarını istedim. En önde oturan Elif bir hata yapmış olmalıydı; kendi kendine söylendiğini duydum:
“Üff ya, yanlış yaptım!”
Benim kendisine baktığımı gördü, kafasını yazdığından kaldırdı. Şirinliğinin en tatlı haliyle gülümseyerek göz kırptı:
“Öğretmenin, öğretirken doğru düzgün öğretseydin, şimdi böyle yanlış yazmazdım.”
O tatlı gülüşe asla kızamayacağımı biliyordu. Ben de başımı sallayarak güldüm, işine geri döndü.
Bu sırada dikkatim Zülal’e kaydı. Karnım ağrıyor diye kıvranırken bir yandan da mızıldanıyordu. Annesini aradık. Annesiyle görüşürken anladım ki, Zülal aslında annesinin isteğiyle devam etmek zorunda olduğu satranç kursuna katılmak istemediği için ağlıyor. Annesi bu işten vazgeçince sorun çözüldü, karın ağrısı geçti.
Çok kısa bir süre sonra Zülal de eski şen şakrak haline geri döndü. Onun bu halini gören Elif yanıma geldi, kulağıma eğildi.
“Az önce karnı ağrıyordu, şimdi de masumluk yapıyor,” diye fısıldadı, sonra tekrar şiire döndü. Bu sefer de şiirde geçen “gökler” ifadesine takılmıştı:
“Öğretmenim bir tane gök var, neden şiirde gökler diyor?”
Tepkimi “Haydi şimdi buna cevap ver bakalım,” diye gösterdim gülerek.
Kendisine cevap yetiştirmeye çalışırken bir yandan da bilgisayarda etkinlik hazırlıyordum. Eğildi, ekrana baktı sonra da parmağını uyarır gibi salladı:
“Bilgisayardan bakmak yok ama!”
21.02.2017, Salı 2/B Sınıfı Gülyalı Merkez İlkokulu, Ordu