Korona melanetinin beni de kıskacına aldığı günlerdi Mayıs ayının ilk haftaları. Kendimi tecrit etmiş, iyi etmeye çalışıyorum.
Anca balkondan, diğer aile bireyleriyle, akrabalarla iletişim kuruyorum zaman zaman. O kadar halsizim ki, kendimde güç bulabildikçe artık.
İşte bu zamanlardan birinde, amcaoğlumun balkondan bana seslendiğini duydum. “Ne bağırıyorsun ordan arasana,” diye gülerek azarlar tonda ben de ona bağırdım. Morali çökmüş bir halde, telefonunun bozulduğunu söyledi. Amcaoğlu dediğime bakmayın, aynı zamanda eniştem olur kendisi. Bu aralar biraz da cebi bozuk, biliyorum, bu nedenle telefonunun bozulmasından bir hayli sıkıntılı olduğunu görebiliyorum uzaktan olsa da.
Hemen aklıma geldi, benim kullanmadığım, yedekte tuttuğum bir telefonum vardı, “İşini görürse al kullan,” dedim. “Görmez olur mu, bayılırım bile,” dedi, yüzü anında güldü. Tecritte olduğum odadan telefonu kızıma verdim, o da güzelce dezenfekte etmeden teslim almadı, “Ben tedbirimi alayım da,” diyordu benim uzaktan asabi bakışlarıma tatlı tatlı tebessümle karşılık vererek. En nihayetinde telefon yerine ulaştı. Göremesem de sevinçle kullandığını hayal edebiliyordum yeni sahibinin.
Aradan birkaç gün geçti geçmedi, benim telefonuma bir haller oldu bu sefer. Durduk yerde telefon rehberimdeki kişilerin isimleri silinmeye, numaralar kaybolmaya başladı. Yeniden kaydediyorum, rehberimi senkronize ediyorum, yok, olmuyor. Ne sim kartı yedeklemesi, ne de Google senkronizasyonu fayda etmiyor. Zaman zaman da tanımadığım numaralar ve isimler geliyor senkronize ettikçe ki kafayı yememek işten değil. Hatta bir tane ‘Aşkım’ olarak kaydedilmiş numara var, neler oluyor dedirdi bana da hanıma da. “Hayırdır?” diye takılıyor hanım, “Senin telefon da korona oldu herhalde.” Dedim “Galiba öyle hanım, benim telefon da kafayı sıyırmaya başladı, haliyle üç yıllık telefon, buraya kadarmış.”
Hatayı internette araştırıyorum, benzer hatalara bakıyorum, çözüm arıyorum, hiç biri para etmiyor. Ne yapsam durum aynı, değişmiyor bir şey. Vardığım noktada telefonun bozulduğuna o kadar inandım ki, yeni bir telefon araştırmaya başladım. Telefonumun başka bir şeyi yok ama “Rehberini kendiliğinden silen telefon ne işine yarayacak?” diye gaz veriyor hanım da bir yandan odamın kapısının önüne yemek tepsisini bıraktığında, uzaktan. Aile bireylerinin kafalarını kapımdan içeri uzatmalarına bile müsade etmiyorum çünkü.
Bu arada bir de format attım telefona belki düzelir diye, o da fayda etmedi, durum aynı. Telefon rehberim günden kâh eriyor, kâh semiriyor. En nihayetinde birkaç gün sonra, tam kendisinin yerine yenisini sipariş vermeye hazırlanırken, telefonum çaldı. Arayan amcaoğluydu. Açar açmaz direk konuya daldı, “Sana bir şey soracağım,” dedi. Sorusu kafamda bir şimşek çaktırdı. Zira o da aynı dertten muzdaripmiş, anlattı. En sonunda “Hoca, neden böyle oluyor?” demesiyle bende şafak attı.
Telefonu ona veren kızım, telefondaki hesaplarımı silmemişti. Hem benim telefonumda hem de verdiğim telefondaki Google hesabım açık olduğundan, telefon rehberim senkronize oldukça her iki telefondaki numaralar birbirine karışıyor, böyle olunca da o benim rehberimdeki, ben de onun rehberindeki tanımadığımız numaraları silip duruyorduk. Yeni yeni numaraların gelmesi de bu yüzdendi haliyle.
Sorunu keşfettiğime göre yapılması gereken şey basitti: Amcaoğlu telefonundan benim hesabımı silecek. Hemen sildi ve böylece sorun çözüme kavuştu, bozulduğunu zannettiğim telefonumun da aslında hiç bir şeyinin olmadığını böylece öğrenmiş oldum. En sonunda sorunumuz hallodu hallolmasına da, hem benim, hem de amcaoğlunun telefon rehberlerimizin külliyetli miktarda bir kısmını kaybetmiş olduk.
Ha, bu arada söylemeyi unuttum, “Aşkım” rumuzlu şahıs da ablammış, buna eşim de ben de çok güldük.
Bu yaşadıklarımızla “Sağlık olsun,” deyimi tam da anlamını buldu. Sağlık olsundu yeter ki, geriye koronadan kurtulmak kalıyordu. Şükür ki bu yazıyı yazdığım günlerde sağlığımı yavaş yavaş da olsa geri kazanmaya başlamış durumdayım.
9-19 Mayıs 2021
27.07.2021, Bulancak