Mayıs ayı bütün haşmetiyle arz-ı endam ediyorken, son ders de Beden Eğitimi iken, sınıflarda durmak özellikle öğrenciler için işkenceye dönüşmeye başladı. Bu nedenle sınıfların neredeyse tamamı dışarı çıkmış, okulun bakçesi cıcıl cıvıl ötüşen kuşlar misali çocuk sesleriyle çınlıyor.
3/B sınıfından Fatma koşarak yanıma geldi. Nefes nefeseydi:
“Kesim öğretmenim, Ege küfretti!”
Ege de benim öğrencim, sordum:
“Ne dedi Fatma?”
“Eeeee….”
Uzayan eee’ler bitmiyor, sürekli tekrar ediyorken, arasıya girdim:
“Eşşek mi dedi?”
“Yok, eeee….”
Yine araya girdim:
“Eşşoğlu eşşek mi dedi?”
“Yok, eee…”
Sıkıldım:
“Ne eee’ledin be Fatma, ne dedi bu çocuk?
Fatma yine eee’ledi ama bu sefer devamını getirdi:
“Eeee… Anasssss….”
Etrafımız diğer öğrencilerle sarılmıştı bu arada. Baktım ki lafın arkası kötü gelecek, yine araya daldım, parmağımı sus işareti yaparak ağzıma götürdüm. Fatma cümlesinin devamını getirmedi ama, dönüp uzaklaşırken omuzunun üstünden gülerek bana baktı:
“Anladın sen onu,” dedi, göz kırptı.
Gülyalı Merkez İlkokulu, Ordu, 17.05.2022, Salı