Sizin de öyle mi bilmem… İçimde bir çocuk gizli benim; hiç büyümeyen.Ben doğduğumda içimdeymiş o çocuk.Hiç çıkmadı, duruyor halâ.
Ben çocuktum, o da çocuktu benimle birlikte. Ben genç oldum, o, çocuk kaldı içimde.Ben hayatın yarısından fazlasını kat edeli hayli zaman oldu, o inatla daha çocuk… Benimle birlikte büyüyemedi vesselâm.
Bazen olmadık zamanlarda yaramazlık yaptırıyor bana; yakışıp yakışmadığını kendime bile itiraf etmekten korktuğum. Bazen öyle alemlere götürür ki beni, orada olmaktan sonsuz mutluluk duyduğum.
Bazen… Bazen içimdeki çocukla bir olup sonsuzlara kaçmak isterim. Ve orada kalmak, hep kalmak!
Bazen fırtınalar koptuğu da olmaz değildir aramızda. Hep öyle sütliman değildir ilişkimiz, çünkü olmadık zamanlarda çocuklaşmamı ister benden. Dediği olmazsa da aksilenir!
Her şeye rağmen, içimdeki çocukla birlikte olduğum zamanlar benim en mutlu anlarımdır. O zamanlarda sınırlarımı aşarım ben. Aman kimseler görmesin, aman kimseler bilmesin diye de saklanırım köşe bucak; kendimden bile.
Olmadık zamanlarda beni çağırır yanına, hadi çocuklaşalım diye. Zor engel olurum işte o zaman kendime. Bazen olamam da. İşte o anlar benim çocukla çocuk olduğum anlardır.
Benim çocukla çocuk olmaktan en fazla mutlu olduğum anlarım, minicik yüreklerimle birlikte beni de çocuklaştırdığı anlardır içimdeki iflâh olmaz yaramazın. Bir itirafta bulunayım mı size? İşte o zamanlar gerçek mutluluğu iliklerime kadar hissederim!
Ben bir öğretmenim; minicik yüreklerin çocuk ruhlu öğretmeni. Ben bir sınıf öğretmeniyim. Geçen zamanın her anında; her geçen gün daha da çocuklaşıyorum. Öyle olmam gerektiği için değil ha! Gerçekten öyle olduğum için. Çocuk ruhlu yaratılmışım ben; çocukla çocuk olmak için doğmuşum. Bunu öğrendim öğreneli, içimdeki çocuğa da gem vurmuyorum artık.
Diliyorum ki Allah’tan, içimdeki çocuk hiç büyümesin. Hiç kaybetmesim yaşama sevincini. Hele hele hiç ölmesin… Eğer içimdeki çocuk ölmüşse bir gün, bilin ki ben o gün ölmüşümdür!