Zamanın Acımasızlığı

Zaman o kadar acımasız ki, insanın onun karşısında galip gelme şansı hiç yok, hiç olmadı, hiç olmayacak. Bunu bile bile yaşıyoruz, lâkin, elden ne gelir?

Zamanın acımasızlığı karşısında ne kadar aciz olduğumuzu, ramazan bayramında ziyaretine gittiğim, kendine ayrılan zamanın sonlarına doğru yaklaştığı her halinden belli olan yaşlıca bir dayının gözlerinde gördüm, ellerimi cılız bir şekilde kavramaya çalışan ellerinde hissettim.

Nefes almaya çalışıyordu. Nefes almak insana bu kadar ızdırap verebilir mi? Verebildiğini, her soluklanmada boğazından dışarıya taşan hırıltılarda duyumsadım.

Elini kalbinin üzerine götürerek bana “Burası, burası temiz olacak, burası, başka hiçbir şeyin önemi yok,” dedi fısıltıyla karışık ağzından çıkan ıslık ıslık sözcüklerle. Eski yaşamını az çok bildiğim bu dayının o cümlesinde, belki de zamanında yaptığı hatalardan duyduğu pişmanlığın kokusunu aldım buram buram. Son pişmanlıktı sözlerinden taşan, ama bu dünyadaki son pişman o değildi.

Üzüldüm. Hem ona, hem kendi geleceğime. Onun o artık kendine itaat etmeyen kurumuş, incelmiş vücuduna bakarken geleceğimde kendime bakıyormuşum hissine kapıldım.

Ah be koca dayı! Bir zamanlar senin de “Heyt!” dediğin zamanlardı. Allah bilir elbette verdiği vadeyi hepimize de, yazık ki bitmeye mahkum. Dayıya bakınca bir kez daha bildim ki, bizim zamanlarımız da bitecek.

Anladım ki değmez. Vallahi değmez. Bütün mesele, adam gibi bitirmek kendine ayrılan zamanı.

11.05.2022, Bulancak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir